Göğüs (Toraks) Cerrahisi


Göğüs Cerrahisi; göğüs kafesini ve içindeki organları (akciğer, vb) etkileyen hastalıkların cerrahi tedavisini içeren bir tıp alanıdır. Genellikle akciğerler, göğüs duvarı ve diyaframın hastalıkları tedavi edilir. Bu hastalıklar yukarıda sayılan organların iltihabi hastalıkları, doğumsal (konjenital) hastalıkları olabildiği gibi kanserleri de olabilir: Akciğer kanseri, yemek borusu kanseri, göğüs duvarı kanseri, mediasten kanserleri, vb.

Akciğer kanseri, kanserler içinde en ölümcül olanıdır (erken tanı ve tedavi yapılmadığı durumlarda). Akciğer kanserleri patolojik olarak genel anlamda küçük hücreli ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri olarak sınıflanır.

Yemek borusu kanseri olan hastalarda ilk bulgu uzun süre devam eden takılma hissidir. Uyanık olunmalı ve uzman bir göğüs cerrahına başvurulmalıdır.

Göğüs duvarı kanseri olgularında ilk bulgu şüpheli büyüme (daha önce dikkat edilmemiş, farkına varılmamış), şişlik, ağrı, vb şikayetler görülebilir.

Kanser olgularında birçok çevresel ve hastaya bağlı faktörler rol oynamaktadır. Çevre ve hava kirliliği, sigara, sağlıksız gıdalar (kızartma, yanmış ya da köz olmuş et ya da yemekler, meyve ve sebzenin hiç ya da az tüketilmesi, vb).

Tümör (akciğer kanseri) olan olgularda bu kanserli kitlenin kendisine (boyutlarına ve çevre dokuya yaptığı baskı, sıkıştırma ya da tahrip etme - invazyon) durumuna göre hastada bazı şikayetlere neden olurlar. Bunlar öksürük, nefes darlığı, kan tükürme, balgam, göğüs ağrısı, yan ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı, yutma güçlüğü, yutarken takılma hissi, vb.

Akciğer kanseri olgularında, ’erken tanı’ koymak bu şikayetlerin öncelikle dikkate alınması ve şüpheci olmayı gerektirir. Kanser olan hastaların erken tanınması hem tedavi başarısını arttıracaktır hem de daha uzun bir sağkalım sağlayacaktır.

Göğüs kafesindeki organların kanser dışında selim hastalıkları da vardır (bronşektazi - bronşların kalıcı olarak genişlemesi ve harap olması; pnömotoraks - akciğerler ile göğüs duvarı arasındaki mesafeye hava girerek akciğerin sönmesi; hemotoraks - akciğerler ile göğüs duvarı arasındaki mesafeye kan dolması; şilotoraks - akciğerler ile göğüs duvarı arasındaki mesafeye şile (lenf sıvısı) toplanması; ampiyem -akciğerler ile göğüs duvarı arasındaki mesafeye iltihaplı sıvı toplanması; tüberküloz (verem) olgularında kanama ya da kanser geliştiği durumlar; kist hidatik - köpek tenyası; göğüs duvarının yapı bozuklukları, örnek: pectus excavatum (pektus ekskavatum) - kunduracı göğsü; pectus carinatum (pektus karinatum) - güvercin göğsü; hiperhidroz- aşırı terleme, vb).

Travma cerrahisi olarak da trafik kazaları, darp ve düşme gibi durumlar sonucunda göğüs duvarı ve içindeki organlarda meydana gelen yaralanmalar da bir göğüs cerrahının ilgi alanına girmektedir.

Bütün bu sayılan ameliyatlar dışında çok özel bir alan olan akciğer nakli de göğüs cerrahisi tarafından yapılmaktadır. Bu konuda çok ciddi deneyim ve bilimsel çalışmalar içinde olunması akciğer transplantasyon vakalarındaki başarıyı daha da arttıracaktır.

Göğüs cerrahları klinik çalışmalar yanında araştırma (deneysel ve laboratuvar) çalışmaları da yapabilirler.

Göğüs Cerrahisini İlgilendiren Hastalıklar

Alanımıza Giren Hastalıklar: Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı'nın alanına akciğerin ve onu çevreleyen yapıların hastalıkları girmektedir. Akciğerin bir çok hastalığı bulunmaktadır. Ancak bunlardan bir kısmı "Göğüs Cerrahisi" nin ilgilendiği hastalıklardır. Tedavisi cerrahi olmayan diğer hastalıklar Göğüs Hastalıkları Dalı'nın ilgi alanına girmektedir. Aşağıda, özellikle ülkemizi en çok ilgilendiren ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı'mızda yapılan bazı ameliyatlar hakkında bilgiler bulunmaktadır:

Sigaranın neden olduğu başlıca hastalıklar

Sigara tüm Akciğer Hastalıklarında, hastalar için şikayetlerini artırıcı etkiye sahiptir. Üstelik Doğuştan Gelen Hastalıklar ve Kist hariç tüm diğer Akciğer Hastalıklarının oluşmasında rol oynar. Bu konuda daha geniş bilgiyi Sigara ve Akciğer Kanseri yazımızda bulabilirsiniz.

Akciğer Tümörleri

Akciğer'in iyi huylu ve kötü huylu tümörleri bulunabilir. Ne yazikki, sigara içimine de bağlı olarak, en sık olarak, kötü huylu tümörlerine rastlanır ki bu tümörlerin bir diğer adı da "Akciğer Kanseri" dir. Akciğer kanserinde özellikle erken evrelerde cerrahi tedavi yüz güldürücüdür. Erken evrede yakalanarak uygun bir şekilde tamamen çıkarılmış bir tümörü olan hastanın, kanserden "TAMAMEN" kurtulması mümkündür. Yakalanan evre ne kadar küçükse bu olasılık o kadar artar. 1 cm'lik tümörlerde bu oran %90 civarındadır. Bu nedenle, akciğer kanserini erken yakalamak için, 35 yaşından sonra özellikle sigara içen HERKESİN YILDA BİR KEZ röntgen çektirmesi, hatta mümkünse 40 yaşından sonra yılda bir kez göğüs tomografisi çektirmesi uygundur (Tomografi uygulaması, A.B.D.'de ve birçok batılı ülkede uygulanmamakta, ancak, Japonya'da uygulanmaktadır. Japonya'da yakalanan akciğer kanserlerinin yarıdan fazlası ilk evrede yakalanmaktadır. Bu oran A.B.D.'de %15 civarındadır. Ülkemizde ise çok daha düşük olduğu düşünülmektedir) Akciğer kanserinin ilk belirtileri, hiç geçmeyen uzun süre (1 ay ya da daha fazla) devam eden öksürük, göğüs ağrısı, neden olmaksızın (diyet vb) aşırı kilo verme, çok sık akciğer infeksiyonu geçirme, bir süredir tedaviye rağmen bol balgam çıkarma gibi belirtiler olabilir. Böyle durumlarda, en kısa zamanda bir göğüs hastalıkları uzmanına başvurmak gerekir. Bu konuda daha geniş bilgiyi Sigara ve Akciğer Kanseri yazımızda bulabilirsiniz.

Pnömoni

Pnömoni, bir alt solunum yolu infeksiyonu, daha özgün şekli ile bir akciğer dokusunun (parenkimi) infeksiyonudur. Yani, akciğer dokusunun bir bakteri ya da virus ile infekte olmasıdır. Halk arasındaki adı 'Zatüre' dir. 'Bronşit' te bir akciğer infeksiyonu olmak ile birlikte, bronşit, akciğerlerdeki 'hava yollarının' (bronşlar) infeksiyonudur ve pnömoniden bu nedenle ayrıdır.

Pnömoni, en sık olarak 'pnömokok' ve 'streptokok' adı verilen bakteriler tarafından oluşturulur. Tüberküloz mikrobu da pnömoni yapar, ancak, tüberkülozun yaptığı pnömoninin akciğerlere yerleşimi, infeksiyonun tedaviye oldukça dirençli olması ve özel ilaçların (anti-tüberküloz ilaçlar) oldukça uzun süreler kulanılmasının gerekliliği ile pnömoniler içinde ayrıca incelenir ve hem hasta hem de tedavi eden hekim için özelliği büyüktür.

Pnömoni, genellikle bağışıklık sistemi tamamen normal olan ve başka bir vücud direncini kıran hastalığı olmayan kişilerde, pnömoniye neden olan bakteriyi kişi akciğerlerine -hava yolu ile- alsa dahi oluşmaz. Bu nedenle, pnömoni en çok, bebekler ve küçük çocuklarda, yaşlılarda, AIDS gibi hastalığı bulunan kişilerde, ciddi kalp hastalığı olan kişilerde, organ nakli yapılan ve bu nedenle bağışıklığı baskılayan ilaçlar alan hastalarda ve ameliyat geçiren hastalarda ortaya çıkar. Burada belirtilen riski bulunan kişilerde (örneğin yaşlılarda) viral bir infeksiyon sonrası (örneğin ağır bir grip) da ortaya çıkar. Sigara içen kişilerde görülme sıklığı içmeyenlere oranla çok daha yüksektir.

Pnömoni, hemen teşhis konulması gereken ve ciddi tedavi gerektiren bir hastalıktır. Uygun ve erken başlayan bir tedavi ile ortadan kalkar, ancak, tedavisiz kalırsa ölümcül de olabilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde, en çok ölüme sebep olan hastalıklarda 6. sırada yer almaktadır.

En sık görülen belirti, uzun süren ve balgam çıkarmaya neden olan öksürük, ateş, nefes darlığı ve kilo kaybıdır. Bazen göğüs ağrısı, çocuklarda daha çok olmakla birikte karın ağrısı ve mide bulantısı da görülebilir. Yukarıda sayılan risk gruplarında, 1 haftadan uzun süren ve göğüs ağrısının, balgamın ve nefes darlığının bulunduğu kişilerde, özellikle bir gribin ardından ortaya çıktı ise süphelenilerek hemen bir hekime başvurulmalıdır.

Teşhis, muayene ve göğüs röntgeni ile konulur. Neden olan bakteri ya da virus(çok nadir olarak) 'kültür' yapılarak saptanır. Uygun antibiyotiklerin en az 15-20 gün kullanılması ve bu sırada mutlak ilgili uzman hekimin takibi gerekir. Uzun süren, tekrarlayan ya da tedavi olmayan pnömoniler, akciğerde bazı başka hastalıkların da bulunabileceği anlamına gelebilir. Bu nedenle, gelişigüzel yetersiz ya da fazladan antibiyotik kullanımı yapılmamalı, ülkemizde çok sık olarak yapıldığı gibi 'öksürüğe, öksürüğü azaltan şurup verilir' şeklinde bir düşünce ile sürekli öksürüğü azaltan ilaçlar alınmamalıdır. Çünkü öksürük, vücudun bir savunma refleksidir ve amacı, akciğerde birikmiş olan ve içinde doku parçaları ve bakterileri bulunduran mukusu (balgam) dışarı atarak, hastalığın geçmesine yardımcı olmaktır. Bu nedenle hastalıkta verilen şuruplar öksürüğü kesen değil, tam tersine, öksürüğü kolaylaştıran ve balgamı yumuşatarak daha kolay çıkmasını sağlayan 'ekspektoran' şuruplardır.

Tam ve yeterince tedavi olmayan pnömoniler, tekrarlayabilir ya da 'bronşiektazi', 'akciğer apsesi' ya da 'ampiyem' gibi tedavisi çok daha zor ve hastada sekellere neden olabilen komplike hastalıklara neden olabilir.

Gerekli ve yeterli süre yapılan bir tedavi ile pnömoni, hiç bir iz bırakmadan 1 ay içinde tamamen kaybolur. Akciğer röntgeni ise, 2 ay kadar sonra tamamen sağlıklı bir akciğeri gösterir. Çünkü, akciğer, hasta tamamen kendini iyi hissetse bile 1 ay kadar süre daha içerideki mikropların öldüğü sıvıları temizler ve kendini onarır.

Tüberküloz (Verem) ve Akciğer'in Diğer İltihaplı Hastalıkları

Akciğerin iltihaplı hastalıkları (Bronşit, zatüre vb), çoğunlukla, uygun tıbbi tedaviler ile tamamen ortadan kalkabilen hastalıklardır. Ancak, kişinin, bağışıklık sisteminin zayıfladığı durumlarda, ya da doğuştan akciğerde veya solunum sisteminde süregelen bazı hastalıklarda (kistik fibrosis, astma vb) bu infeksiyon hastalıkları, çok uzun sürebilir ya da çok sık tekrarlayarak, akciğerin düzelemeyecek bir şekilde bozulmasına yol açabilir. Bu gibi durumlarda ameliyat gerekir. Bu tip hastalıklara verilebilecek, en sık rastlanan örnek "Bronşiektazi" dir. Tüberküloz (verem) hastalığı ise, vücudun her yerinde gözükebilen bir iltihabi hastalıktır. Hastalığa "Mycobacterium tuberculosis" adında bir bakteri neden olur. Vücudda en sık akciğerlerde olur. Genelde vücud direnci düşmüş kişilerde, en sık olarak kötü ve dengesiz beslenen kişilerde görülür. Uygun tedavi ile tamamen iyileşebilir. Üstelik, tüm ülkemizde, köylerde dahil, verem ilaçları herkese ücretsiz verilir. Ancak, verilen tedavi düzenli uygulanmazsa (ki genellikle 6 ay ya da 1 yıl düzenli tedavi gereklidir) tüberküloz mikrobu akciğeri telafisi olmayacak bir şekilde "bozar". Bu durumda cerrahi tedavi kaçınılmaz olur. Tüberküloz için yapılacak en iyi davranış, uygun aşılamaları yaptırtmaktır. Hastalığın saptanması durumunda ise, verilen tedaviyi aksatmadan uygulamak çok önemlidir. 

1 yorum şimdiye kadar

Göğüs cerrahi hangi hastalıklara bakar;

Akciğer tümörlerinin ameliyatları
Akciğerde ani gelişen sönmeler(pnömotoraks)
Akciğerlere su birikmesi sonrası bu suyun boşaltılması
Göğüs bölgesine alınan tüm kesici delici alet yaralanmaları, ateşli silah yaralanmaları
Göğüs duvarı anomalileri; kunduracı göğsü, güvercin göğüsü
Göğüs ve kaburgalara alınan tüm travmalar darbeler
Kaburga kırıkları, göğüs duvarına veya kaburgalara alınan darbeler,ezilmeler,zedelenmeler sonrası göğüs ağrıları

Üyeliksiz yorum yapmak içim: Adı/Url kısmını seçin sadece isminizi yazın yeterlidir.
EmoticonEmoticon